“Uçsuz bucaksız bir evren... Evrende yer alan milyarlarca galaksi... Her bir galakside bizim Güneşimize benzeyen, yani çevresine ışık ve enerji saçan milyarlarca yıldız ve bunların etrafından dönen sayısız gezegen... Gezegenler etrafında yine sayısız uydular...
Karmaşık, müthiş bir sistem içinde evren yaşamını sürdürüyor. Evrende bazı yıldızlar yeni doğuyor, bazıları çok yaşlanmış, ölüyor. Bizim Güneşimiz de yaşlanınca ölecek ama, evren boyutunda normal bir zaman içinde, insan boyutunda ise çok çok uzun bir zaman sonunda.
Bu ucu bucağı olmayan evrende sadece bizim Dünyamız’da hayat koşulları gelişmiş. Konuşabilen, düşünebilen, “insan” dediğimiz canlı türemiş. Bu insanlar, özellikle yazı yazmayı bulduktan sonra hızlı bir gelişme göstermişler. Birçok buluşlar ortaya koymuşlar. Hızlı gelişmenin yanında evrenin sırlarına da merak sarmışlar. Bir kısmını çözmeye başlamışlar.
Sırlardan bir tanesi, belki de en önemlisi, evrende başka hayat bulunup bulunmadığı konusunda toplanıyor. Bu büyük sır hakkında belki uzun yıllar sonra bir kısım ipuçları bulunacak, belki de hiçbir zaman tam çözüme ulaşılamayacak. Konuyu araştıran bilim adamları, sonsuz evrendeki milyarlarca yıldızın sayısız gezegenleri içinde, çeşitli türde hayat bulunabileceğini söylüyorlar. Ancak, Dün-yamız’m yakın çevresi denilebilecek bölgede bugüne kadar yapılan araştırmalarda, henüz evrende hayat izine rastlanmadı. Belki hayat var ama, binlerce, milyonlarca ışık yılı ötesinde, insan aklını zorlayacak uzaklıklarda... 

---